Çiçekçilik öğrenme isteğimin arkasında yatan esas neden 10 yaşında kaybetmiş olduğum annemle, yaşadığı süre boyunca hayatından hiç eksik etmediği çiçekler üzerinden yeniden bir bağ kurabilmek ve böylece kendimce onu bir şekilde yeniden dünyaya getirmekti. Diğer bir neden ise babamı son yolculuğuna uğurlamak üzere bir hastane odasında geçirdiğim aylar süresince ellerimle çalışarak bir şeyler üretmeye ve yaratmaya duyduğum yoğun isteği fark etmemdi. Böylece çok da fazla bir araştırma yapmadan Londra’da Judith Blacklock’un çiçekçilik kursunu buldum ve Kasım 2013’de 2 haftalık ilk temel çiçekçilik eğitimimi bitirdim.
Bu eğitimdeykin Judith’in dünyaca ünlü çiçek sanatçılarıyla ilgili bir sohbeti esnasında Almanya’da yaşayan Gregor Lersch’in yaşadığı kasabada eğitimler verdiğinden bahsetmesi benim için o sırada farkında bile olmadığım bir yolun ayak sesleriydi. İçimden “annem kendi Germen dünyasına beni çağırıyor sanırım” diye geçirdiğimi çok net hatırlıyorum. Haziran 2014’de Köln’e giderek Gregor’un “5 Gün 5 Hikaye” eğitimine katılmam çiçekçiliği bir meslek olarak edinmek istememin tek ve en önemli sebebi oldu. İnanılmaz bir zanaatkar ve sanatçı olmasının yanı sıra dünyaca ünlü tüm çiçek sanatçılarının öğretmeni ve danışmanı olduğunu zaman içerisinde öğreneceğim mükemmel bir ustayla tanışmış olmak sanırım hayatımın en büyük şansıydı.
Haziran 2014’de Köln’de başladığım çiçek tasarımcısı olma yolculuğum öncelikle 15 adet Gregor Lersch atölyesi olmak üzere bir çok farklı tasarımcının atölye çalışmalarıyla halen devam ediyor;
Gregor Lersch’in dünyasına ilk adım attığımda neler hissettiğimi ve neden çiçekçiliği meslek olarak yapmak istediğimi kısaca özetlersem…
Öncelikle çiçekçilik ve çiçek tasarımının birbirinden biraz farklı konseptler olduğunu ilk kez orada fark ettim, şöyle ki; çiçekçilik bir vazo ve obje içerisinde aranjman ya da elde sunulmak üzere bir buket olarak çiçeklerin bir araya getirilme ve düzenlenme işi. Bir satış noktasından bir ürün hazırlayıp satışını gerçekleştirmek gibi düşünebiliriz.
Çiçek tasarımı ise çok daha geniş ve neredeyse sonsuz açılımı olan bir zanaatkarlık çünkü çiçek tasarımında ağırlıklı olarak çiçek ve bitkilerin dışında teller, ipler, yünler, dallar, yapraklar, taşlar gibi doğal malzemelerden belli başlı bir takım teknikler, prensipler ve kurallar çerçevesinde altyapılar, dikkat çekici elementler, vb yaratılması bir esas sayılabilir. Ayrıca çiçek tasarımı düğün ve etkinlik organizasyonu ya da mimari tasarımların bir parçası olmak ve hatta belki bir enstelasyon oluşturmak gibi alanlarda da var olabilen bir zanaat. Kısacası zaman, mekan, tema, gibi esasların da içerisine dahil olduğu ve çiçeklerle ifade edilen bir zanaat hatta belki bazen sanatsal bir duruş.
Gregor’un dünyasına ilk adım attığımda çiçeklerin yanısıra farklı farklı bir çok doğal malzemenin olması ve o zamanki görüşümle mucizevi bir şeklide büyük, küçük ve hatta minyatür olarak hepsinin bir araya getirilişini adım adım izlemek beni en çok etkileyen konu olmuştu. Bunun yanısıra dünyanın neredeyse her yerinden, ister Amerika’daki Beyaz Saray’ın çiçek tasarımcısı olsun ister çiçek sanatında dünya şampiyonu olsun isterse kendi evinde sadece hobi olarak çiçek tasarımıyla uğraşan bir ev kadını olsun bir çok insanın Gregor’un o büyülü bahçesinde yaş, statü ya da kimliklerinden bağımsız olarak sadece doğanın güzellikleri sayesinde kendini geliştirmek ve belki de kendini iyileştirmek için orada bulunması çok etkileyiciydi. Tüm bu farkındalıklarımla eve döndüğümde öncelikle sonu gelmeyen bir öğrenme dünyası olduğu için, dünyanın her yerine hem çalışmak hem de eğitim almak adına seyahat etmenin ve dünyanın en güzel konusu etrafında toparlanan bir çok yeni insan tanımanın keyfini çıkartabilmek için kendimi biraz zora sokarak çiçek tasarımını bir iş olarak ele almaya karar verdim. İlk depomu tuttuğum günden bu yana geçen 9 seneye baktığımda kendi adıma ne kadar doğru bir yola çıktığımı görüyorum.
Çiçeklerin ve doğanın sundukları bana neden iyi geliyor?
Öncelikle ister bir çiçek olsun, ister bir bitki, bir kozalak, bir yemiş ya da bir kuru dal olsun biraz yakından bakınca ya da belli bir zaman içerisinde filizlenmelerine, kök salmalarına, solmak üzereyken renk geçişlerine ve hatta kurumalarına şahitlik ettikçe yaşamın nasıl bir mucize olduğunu görmek iç dünyamın sınırlarını genişletiyor. Her birini elime alıp çalışmaya başladığımda ise içimde çocuksu bir neşe doğuyor ve anda olmanın ne demek olduğunu anlayıp tarifsiz bir mutluluk hissi ile dolup taşıyorum. Kısaca ifade etmem gerekirse oğlumun 3-4 yaşlarındayken sıklıkla yaptığımız bir araba sohbetimizde söylediği gibi kalbim de gülüyor.
Neden Tuba Oskan’ı bir marka olarak sunmak istedim?
Çiçeklerle çalışmak öncelikle oldukça yaratıcı ve estetik yönü çok kuvvetli bir deneyim. Doğanın sunduklarına dokunmak ve yakından bakmak bir anlık da olsa bizleri kalabalık zihnimizden uzaklaştırabilen huzurlu bir süreç. Çiçek düzenlemeleri oluşturmak kişiye kendini ifade edebilme özgürlüğü sunan, yaratıcı gücünü keşfetmesine ve geliştirmesine yardımcı olan duygusal ve ruhsal zenginliği besleyen ve her daim “iyi hissettiren” bir etkinlik. Öncelikle günlük hayatın koşuşturmasında ve yaşadığımız dönemin bizde yarattığı olumsuzluklar içerisinde kendini kısa bir an için zamandan ve mekandan uzaklaştırmak isteyen herkese bir alan yaratmak istedim.
Çiçek atölyelerimde beni en çok etkileyen süreç çalışma masasının etrafında bir araya gelenlerin ilk dakikalardaki gergin ve kendilerini sorgulayan hallerinin çiçekleri ellerine alıp çalışmaya başladıkları an gevşeyen yüz hatlarıyla yüzlerinde kocaman bir gülümsemeye dönüşmesine tanıklık etmek.
Atölyeler: